GÜVENDİĞİN DAĞ!

GÜVENDİĞİN DAĞ!


Telefonun ucundaki ses “Alo, Loris ben Jurgen Klopp” dediğinde karşısındaki genç Alman buna ihtimal vermiyordu. İnanamadı ve sustu. Karşısındaki ses kendinden emin bir şekilde “Seni Liverpool’a transfer etmek istiyorum” diye devam etti. 2016 yazıydı ve o güne kadar Mainz 05 altyapısı ve A takımından başka takımda oynamamış olan 22 yaşındaki Alman file bekçisi Loris Karius neden bu telefonu aldığına anlam veremiyordu. Hele Liverpool’da oynamak, onun henüz hayal bile edebileceği bir şey değildi. Son sezonunda Türk Milli oyuncu Yunus Mallı’nın da parlak performansı ile Mainz’ı Avrupa Ligi’ne sokma başarısını göstermiş olsalar da Premier Lig henüz ufukta görünen bir hayalden ibaretti.

 

Genç adam telefonun ucundaki sese kendisinin Klopp olduğuna inanmadığını ve şakaya son vermesini istedi. Telefonu kapattı. Bunun hemen akabinde aynı numaradan Face Time ile arandı ve karşısındaki gerçekten Jurgen Klopp’tu. Bu aramadan sonra Klopp’un yörüngesine girmesi uzun sürmedi Karius’un ve Liverpool’a transferi gerçekleşti.  Çok iyi bir tercih miydi? Tartışılır zira benzer seviyede Mignolet vardı ellerinde ve aslında o da Liverpool kalibresinde bir oyuncu değildi.

 

Karius, Klopp’un söylediklerinden, futbol felsefesinden ve Liverpool ile ilgili kurduğu hayallerden çok etkilenmişti. Karşısındaki adam Dortmund’un rönesansını yapan kişiydi ve Liverpool’a rönesans yaşatmak için hazırlık yapıyordu.

 

Mersey Nehri’nin kırmızı yakasındaki günler pek de iyi başlamadı. Hem sakatlık hem de kulübe günlerine rağmen genç Alman mücadeleyi bırakmadı ve 2017-2018 sezonunda, o kadar transfer dedikodusuna rağmen, Liverpool kalesinin as adamı haline geldi. Tüm sezon boyunca rüya gibi süren performans geçtiğimiz hafta Kiev Olimpiyat Stadı’nda, hem de en olmaması gereken maçta dip yaptı. Premier Lig performansının tam tersine belki de CL’nin kaybedilmesine sebep olacak hataları ile Klopp’un final kabusunun devam etmesine neden oldu.

Her ne kadar birçok kişi Ramos’un Salah’a yaptıklarının maçın kaybına giden sürecin taşlarını döşediğini söylese de Karius’un yaptığı hataların maddi etkisi kadar hiçbir hareketin skora bu kadar etkisinin olamayacağı aşikardır.  

 

Karius’un bundan sonra Liverpool ile olan akıbeti ne olacak bilinmez ama kendisine bu kadar güvenen Klopp’un 7.finalinden 6.mağlubiyetini almasına sebep olması ve Klopp gibi devrimci bir adamın buna vereceği reaksiyon büyük ihtimalle her zamanki gibi ders niteliğinde olacaktır. Çok istediği, uğruna eleştirileri göğüslediği bir konu dönmüş dolaşmış onun başına bela olmuştur. Aynı hayat gibi aslında.

Bir şeyi çok istediğinizde ve o isteğiniz olduğunda ilk başlarda sizi mutlu edebiliyor ama çoğu zaman sonunda başınıza gelecek sıkıntı da yine çok istediğinizin elinden geliyor. Belki bu sebepten Karius’un üzüntüsü misliyle artıyor, Klopp’un sükutu hayali tarif edilemez oluyor. Kısacası güvenilen dağlara kar değil, tipi geliyor. 

Klopp bu badireyi hızlı atlatacağını maçın ertesi sabah teknik ekibi ile boyunlarında gümüş madalya kameralar karşısında şarkı söylerken kanıtladı. Şöyle diyordu şarkıda, en azından Avrupa Kupası’nı gördük ve Liverpool için tekrar oynayacağız. Zaten Klopp’u farklı yapan da futbola olan bu yaklaşımı diyebiliriz. Oynattığı oyunu severiz ya da sevmeyiz; karşısındaki Zidane hocalık kariyerinde henüz final kaybetmemiş bir “winner” iken 7 finalin 6’sını kaybedip günümüz Hector Cuper’i olma yolunda “loser” tablo çizmesine de kusur bulabiliriz ama şu gerçek ki; adam eğleniyor ve eğlendiriyor. 

 

Dortmund günlerinden beri futbola ve felsefesine kattıkları ve futbol sahnesine sunduğu oyuncular ile hep gündemin önemli bir figürü olan Klopp benzerini Liverpool’a taşımak için ortaya koyduğu projeyi, bir nevi rönesansı aslında yavaş yavaş sahneye koyuyor. Liverpool’un başına geçtiğinden beri 1 Europa Lig ve 1 CL Finali oynayan Klopp artık yavaş yavaş hedefi PL şampiyonluğuna doğru yükseltiyor. Oynattığı presli ve hızlı geçişli (transition) orta saha/kanat oyunu artık oturuyor ve City, Madrid gibi kontrollü oyunlu oynayan nispeten oturmuş takımlara karşı oyunu domine etmeleri de bunun bir kanıtı olarak gösterilebilir. Bakmayın finalin öyle bittiğine, eğer Salah sakatlanmasaydı Madrid Karius’u bir pozisyon haricinde henüz görememişti ve Navas yerden kalkmıyordu.

 

Saha içinde yaşananların haricinde Klopp’un asıl saha dışında verdiği mesajlar futbol dünyası için daha önemli diyebiliriz. Oyunun 90 dakika içinde kaldığını bilen, oyuncularını kimseye yem etmeden onlarla eğlenmeyi düstur edinmiş bir hoca görüntüsü çiziyor. Saha kenarında çizdiği portre ve verdiği mesajlar ile yeni yetişecek hocalar için rol model olması gereken birkaç hocadan birisi olduğu gerçektir. Şov yapan, oyuncularla, hakemlerle ve rakiplerle kavga eden reytingli hocaları örnek alırken iki kez düşünmeleri, Klopp’un oyun felsefesini beğenmeseler bile hayata ve oyuna yaklaşımını daha dikkatli gözden geçirmeleri ilerisi için faydalı olacaktır.

 

Karius’un yerine yeni bir kaleci alınacak haberleri çıksa da ileride iyi bir kaleci olma ihtimali her şeye rağmen yüksek görünüyor. Klopp büyük ihtimalle oyuncuna sahip çıkacak zira başta Karius olmak üzere tüm takım ona CL Kupası’nı bir kez gösterdi, devamını getirmek ise Klopp’un hayata karşı yeni meydan okuması olacaktır. Bunu yaparken doğallık ve mizahtan asla vaz geçmeyeceğine de emin olabiliriz…

 

Herkese sıhhat, akıl, huzur ve spor dolu bir hafta diliyorum…

 



geri
Bu gönderiyi paylaş:

Kategoriye ait diğer yazılar