HAFTANIN FİLMİ : BAŞ ADAY (THE FRONT RUNNER)

HAFTANIN FİLMİ : BAŞ ADAY (THE FRONT RUNNER)


ABD ile Türk seçmeni arasındaki en belirgin fark bizde politikacının doğruluğundan çok ne yaptığı ile ilgilenilirken, orda söze bağlılık yapılandan çok daha önemli olandır. Mesela Hillary Clinton ile evli önceki başkanlardan Bill Clinton’ın Monica Lewinsky ile yaşadığı yasak aşk seçmenin fazla dikkatini çekmezken, sorgulamada Clinton'ın ilişki hakkındaki yalan beyanı oy veren kitleyi daha bir kızdırmıştı. Bizde ise politikacılar tarafından verilen onca yalan vaat tekrar secim kazandırabilirken, ortaya çıkan yasak bir ilişkide doğru da söylense verilen kredi sonunda tamamen tükenebilirdi. İşte aynı Clinton gibi medyanın ortaya çıkardığı ilişkisini reddettiği için başkanlık hevesi yarıda kalan demokrat senatörGary Hart’ın tam da benim ABD’de yüksek lisansa başladığım yılda başından geçenleri anlatan “Baş Aday (The Front Runner)” adlı film Hugh Jackman’ın başarılı performansı ile oldukça güzel bir seyir keyfi sunmaktaydı.Jackman’ın nefsine hakim olamadığı süreç tarihinde akışında önemli değişiklikler yapacaktı. Nitekim kendisi yarıştan bu sebeple çekilmemiş olsa, seçimi kazanan o olacak, sonrasında Baba Bush’la körfeze yapılan çıkarma belki de hiç olmayacaktı. Medya hemJackman hem sevgilisine öyle bir saldırmıştı ki, sonunda her ikisi de verdikleri cevaplarda bir hayli savunmasız kalmıştı. Aslında sorulmayanı konuşmayıp, sorulanı sınırlandırsalar sanki çok daha iyi yapmış olacaklardı. Yakalanmamak için ne kadar önlem de alsalar, beden ile özleşme ısrarı her zamanki gibi kötü bir körlük haliydi. Nitekim mekanizma sadece ruha hitap edince işlemekte, olaylar da işte ancak o zaman istediğimiz yönde gelişirdi. NOT:7 
 
 
Levent


geri
Bu gönderiyi paylaş:

Kategoriye ait diğer yazılar