O Oyuncu!

O Oyuncu!


 
GS, 2010-2011 sezonunu Bülent Ünder ile bitirirken takım içi disiplin sıfırın altında, yerlerde sürünüyor, takım ise son haftalarda aldığı birkaç galibiyet ile küme düşme tehlikesini bertaraf ediyordu. Takım hem kadro kalitesi olarak kötü hem de yetersiz antrenörler sebebi ile futbolcuların at koşturup yönettiği bir çiftlikten halliceydi.
 
O günleri hatırlayanlar bilir koskoca GS, Barış Özbek, Ayhan Akman, Mustafa Sarp, Culio, Insua, Stancu, Zapata gibi adamlara kalmıştı. Bu takımın tek yıldız adamı ise 2008 şampiyonluğunda büyük pay sahibi olan ama o seneden sonra aynı performansı ne GS'de ne de Milli takımda yakalayamayan Arda Turan idi. Takım 2008'den sonra Skibbe, Rijkaard, Hagi ile çalışırken Arda takım kaptanlığına terfi etmiş ve dümeni devralmıştı. Arda'nın kaptanlığındaki takım her geçen gün kan kaybetmiş ve 2011 yılı felaket ile sonuçlanmıştı.
 
Tam da bu sezonun sonunda başkan Polat düşürülmüş, ve yerine gelen Aysal doğal tercih olarak Terim'i başa getirmişti. Takım sezona iddialı bir şekilde ve bir çok önemli transferle başlamasına rağmen hala anlayamadığım bir sebeple Arda Turan, ağustos ayında kamptan ayrılarak Atletico'ya gitmişti. Euro 2008 gibi zirve performansından sonra transfer olamayıp, böyle kötü performansların akabinde gelişen bu transfer aslında önemli bir menajer başarısıydı ama bir de madalyonun öbür yüzü vardı. Ederini bulan oyuncu takım finansmanı için, transfer ekonomisi için satılmalıydı ama bir de aylardan ağustostu ve gelecek olan sezonun tüm planları Terim tarafından yapılmıştı. 
 
İşte bugünü yorumlarken o gün beklenmeyen bu ayrılığın detaylarını da irdelemek gerekebilir.
 
Dönemin yöneticisi Dürüst, biz istemedik ama Arda ayrılmak istedi diyordu. Bunlar Terim'in düşünceleri idi zira o da sezon planını ona göre yapmıştı. Sitem ediyordu ama takımın hocası olarak bu kadar net ifade edemedi çünkü diğer oyuncuları riske atmak istemiyordu doğal olarak. Eğer o sene sonunda şampiyonluk Kadıköy'de FB'ye kaptırılsaydı, kabak haksız yere Arda'nın başında patlayacaktı çünkü zaten GS'de kötü oynuyordu ve futbolu tıkanmıştı. 
 
Bu kadar yıldır Terim'i takip eden kişiler olarak bu ayrılığın bir yere yazıldığı çok aşikardır.
 
Yazımın başında bahsettiğim, takımı çiftliğe çeviren zihniyet ve egonun Terim ile çalışmadan ve çatışmadan ayrılığın gelmesi belki o dönem GS için hayırlı oldu ama bazı konuları da paspasın altına itti.
 
Şahsi kanaatim Euro 2016'dan beri yaşananlar da prim falan değil sadece ertelenmiş bir ego savaşıdır. Daha önce U17 jenerasyonu ile ilgili yazdığım yazıda da belirttiğim gibi sıkıntının temeli eski kuşakların Y ve Z kuşaklarını bir türlü anlayamaması ve karşı tarafın da eski nesle, gerekli saygıyı onların istediği şekilde gösterememesidir.
 
O günden beri yazılıp çizilenleri okuduğumuzda futbolcuların turnuva öncesi ve esnasında takım seçimi, taktik ve dizilişine müdahale etmesinin bu savaşın fitilini ateşlediğini düşünüyorum. 
 
Yaşananlar gazeteci tartaklamaktan ziyade UEFA'nın Elit hocalarından biri ile Barcelona'nın en pahalı transferlerinden birinin güç gösterisidir. Tarafların kişisel gelişim ve iletişim konusunda temel eğitimleri eksik ise, uzlaşı kültürü beklemek hayalcilik olur. Hırslar, egolar ve kibir ilişkinin yolundaki taşları dizer ve taraflar onun üzerinde yürümeye çalışırken birbirlerini ezmeye çalışırlar ama işin daha da kötüsü her iki tarafın da kendini haklı görmesi ve aksi bir durumu aklından bile geçirmemesidir.
 
İlginç bir tesadüftür ki, Arda basın toplantısında Terim ile uzlaştıkları metni okumak yerine yine kendi bildiğini yapmış ve onu ters köşeye yatırmıştır aynı 6 sene önce yaptığı gibi... Hagi, Popescu gibi dünya yıldızlarını önünde hazır ol durduran Terim'in Arda ve arkadaşlarına söz geçirememesini de bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
 
İşte bütün bu yaşananlardan sonra 88 dakikalık basın toplantısından sonra biz baba-oğuluz ilişkisinden "o oyuncu" ve "arkamdan konuşan hoca"ya evrilen bu ihtilafın kısa vadede çözülmesi pek mümkün gözükmemektedir. 
 
Tek dileğimiz, Türk milli takımının bu sıkıntıdan asgari düzeyde etkilenmesi ve bizim de bu güzel oyunun gelişimine katkıda bulunacak konuları yazıyor olmamızdır.
 
Herkese sıhhat, akıl, huzur ve spor dolu bir hafta diliyorum.
 


geri
Bu gönderiyi paylaş:

Kategoriye ait diğer yazılar