Aşk Uğruna "Suite Française"
Her savaş filmi sonrası ne denli şanslı bir kuşak olduğumuzu düşünür dururum.. Tamam belki halen çiçek çocuklar kadar özgür, imparatorlar kadar da refah bir seviyede değildik ama en azından milyonlarca insanın öldüğü bir dünya savaşıyla da çok şükür hiç karşılaşmamıştık. Sevdiğim bir tür olan savaş filmlerinin birde “Aşk Uğruna (Suite Française)” gibi iyi olanına rastlarsam, paralelinde benim de aldığım haz az bir şey kaymaklı kadayıf tadına ulaşmakta...Nazi işgali altındaki Fransız kasabasında Alman askerlerin bölge halkı ile başından geçenleri anlatan öyküde, her savaşta olduğu gibi kim kime dost, kim kime düşman burada da zamanla oldukça değişen bir durumda.. Hayatta kalabilme adına her an tetikte olmayı gerektiren bu sıkıntılı dönemde asla ihmal edilmemesi gerekenler, olası bir zarara hiç istemeden sebep olanlarken, maalesef en az sakınılan oldukları halde, süreçte en fazla zararı veren de genelde hep onlardır. Son derece duygusal bir karakter olan Nazi komutan Bruno’nun, eşi cephede olduğu için kaynanası ile yalnız yaşamak zorunda kalan Fransız Lucille ile korku ve çıkar dışı gelişen aşkının sahne aldığı filmde beni asıl şaşırtan, komutan Bruno’nun Lucille ile beraberken sahip olduğu kişiliğin, üniformasını giydiğinde üç yüz altmış derece değişen haliydi. Bir insanın istemediği bir şeyi yapmak zorunda kalması bence kendisine yapılabilecek en büyük eziyetken, komutanın astlarına emrettiği her uygulamayı zihninde ayrıca sorgulaması, benzer şekilde kendisine de o denli ıstırap yaşatandı. Askerlik süresinde mantık aramamam gerektiği herkes gibi bana da gitmeden önce sıkıca tembihlenmişti ama gidip de oraları görünce, zihinlerdeki ön yargıları yıkma adına yapılanlara da hak vermemek, pek o kadar mümkün değildi. Sanırım amaç mantığın ancak belli bir döngüye kadar geçerli olup, hakikatin bizzat kendisinin dahi süreçte mantıksız çalıştığını insanlara bir nebze daha izah edebilmekti. Haksız da değillerdi sanki, zira düşününce, dünyanın dönmesi acaba ne derece mantıklı idi?
geri
