Duyguların Rengi

90’lı yılların başında, polisin zenci vatandaş Rodney King’e uyguladıgı şiddet sonrası çıkan olaylar yüzünden, yüksek lisans nedeni ile bulunduğum Martin Luther King’in memleketi Atlanta’da sokağa çıkma yasağı getirilmişti; bu bir çok kişi için çok şaşırtıcı olsa da 1990 öncesini yaşamış bir Türk vatandaşı için çok garipsenecek bir olay değildi. Ne olursa olsun 2000’lerde toplum hem ABD hem ülkemizde özgürlükler ve bireysel haklar açısından çok daha gelişmiş bir durumda, sanırım 1960’larda çekilen eziyetler Bing Bang yeniden olmazsa her iki ülke içinde bir daha yaşanması çok düşük bir olasılık. Zaten günümüzde Ne Ku Klux Klan var, ne de zenciler farklı yerde yemek yiyor, farklı tuvalet kullanıyor, toplu taşıma araçlarında farklı yerde oturuyorlar. “Duyguların Rengi (The Help)” 60’ların Jackson, Mississippi’sinde geçen zenci hizmetçiler ve onları aile yaşamlarında istihdam eden beyazların aralarındaki ilişkilerini inceleyen az bütçeli fakat gişe hasılatı bol, aynı adlı romandan uyarlama üstelik 4 Oskar adaylı bir drama film. 

Aday olduğu 4 dalın birisi en iyi film dalında olurken diğer 3 aday bayan oyunculara birisi en iyi kadın diğer ikisi en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında verilmiş, filmin benim için en keyifli yanı bu güçlü oyuncuların hangisinin Oskarı aldığını filmi seyrederken oylamak oldu, size de tavsiyem seyretmeden bakmayın siz tahmin edin acaba hangisi  almış diye, çünkü 3 adaydan sadece birisi uzanmış heykelciğe. Bayan hizmetçiler yaptıkları rolden keyif alan yanlara sahipler ve hizmet ettikleri her beyaz bayandan da nefret etmiyorlar hatta ettiklerinin dahi çocuklarına karşı çok şefkatliler çünkü mesleklerinin gereği çocuklara yaklaşımları sayesinde gelecekte onların hayatlarında değişikliğe imza atacak önemli etki bıraktıklarına inanıyorlar. Johnny Cash’in muhteşem yorumu eşliğinde filmin geçtiği kasabadan adını alan “Jackson” şarkısı ile başlayan filmde bol bol “you is”, “I ain’t got nothing”, “aks” gibi güneyli, eğitimsiz zenci lisanlı karelere sahip film bana Atlanta’da bir zenci mahallesinde gittiğim sinemayı hatırlattı, bu terminoloji gittiğim filmde o kadar yoğundu ki aynı zamanda izleyenler kolay anlayabilsin diye sürekli İngilizce alt yazı geçiyordu ekranda. Not : 7 

Yaza hareket getirecek Londra Olimpiyatları, Ağustos ayında bu sayede sporun her dalına eminim doyacağız. Olimpiyatlarda olmasa diğer dalları bu denli yakından pek izleme şansımız olmamakta, özellikle atletizm ve 100 metre finali en beklediğim an yine, beklentim adadan muhtemel bir dünya rekorunun daha gelmesi. İstanbul bu olimpiyatları düzenlemek için en favori adaylardan birisi idi hatta Londra’nın ismi açıklandığında ne kadar üzüldüğümüzü çok net  hatırlamaktayım. Merak ettiğim büyüklerimiz şu anda İstanbul’u felce uğratan köprü bakımlarını aday olduğumuz günlerde gündeme almışlar mı idi yoksa şu anda açıkladıkları gibi ötelenemez ve zorunluluk gerektiren bu durum Olimpiyatlar olsa da devam edecek mi idi?



geri
Bu gönderiyi paylaş:

Kategoriye ait diğer yazılar