Gece Vurgunu (Nightcrawler)
Atlanta, ABD’ye yüksek lisans için ilk gittiğimde o ana kadar okulda öğrendiğim İngilizcenin sokakta yetmediğini görüp, lisan antrenmanlarına oldukça ihtiyaç duyduğum günlerdi. Müsait olduğum her an sohbet etmek için yakaladığım herhangi bir kişiye kendimi yabancı öğrenci diye tanıtıp, sonrasında aldığım yardımla öğrenme yolunda çok ciddi de çaba gösterdiğim yıllar. Hatta bunla da yetinmeyip, pratiği de de ayrıca iyileştirme adına okulun yabancı öğrenciler için yaşlılar yurdu ile koordine ettiği “kendine arkadaş seç” programına başvurarak tempoyu artırmanın gerekliğine inanmışlığımın bir hayli arttığı zamanlar..
Başarı için koyduğum eşik artık sınavlar olmaktan çıkmış, beyaz Amerikalıların dahi zorlandığı, daha çok zencilerin oynadığı lokal filmlerde altyazıya duyulan ihtiyaca paralel hale gelmişken, bunun her geçen gün daha da azaldığını görmek, sokakların dünyasında kendimi çok daha iyi hissetmemi sağlayandı. 90'lı yılların başıydı ama daha etrafta ne internet vardı, ne de sosyal medya diye herhangi bir mecra. TRT ile büyümüş bir çağın çocuğu olarak ilk defa gördüğüm multi kanallara yumulmak en büyük keyfimken, özellikle “Cops” gibi polis teşkilatının ihbar aldığı yerlere yaptığı baskınların öncesi ve sonrası yaşananları kamera eşliğinde izleyiciye sunan, yoğun muhabbetle dolu diziler lisan gelişimime ayrıca kaymaklı kadayıf etkisi yaratanlardı. “Gece Vurgunu (Nightcrawler)” adlı filmi izlerken aklıma hep o efsane "Bad Boys" müziği fonda çalan "Cops" adlı diziyi tv başında dikkatle seyrettiğim günler geldi. Film, dizinin yapmış olduğunun bir benzerini bu defa polislerin izni olmadan, daha zor şartlar altında kahramanımız Louis eşliğinde konu alırken, Louis'in haktan uzak çıkar dünyasında kişileri yok eden zalim ve acımasız ilişki şeklini de tüm çıplaklığıyla ayrıca gözler önüne koymakta..Kandırma yönü oldukça gelişmiş olan Louis'in ahlakçı gibi görünüp, en başta kendisinin ahlaklı olmadığı var olabilme mücadelesinde yapmış olduğu çekimler yüksek reytinglere ulaşınca, zaten yüksek egoya sahip olan kendisi de hırsının ve iştahının git gide zamanla daha da esiri olmakta..
Bilinç altının gaz görevini çok iyi icra ettiği kişiliğinde Louis'in yaşadığı iniş ve çıkışlarda özellikle yardımcısı ile yaşadıkları da biraz amele ile amele başı ilişkisindeki çıkmaz anı hatırlatır türdendi : Hani birinin ona bir şey demeden bir şey yapmadığı, diğerinin de zaten bir şey yapmayıp, sadece yaptıklarını diğerine aktarıyor oluşuna bu çiftin de yaptıkları oldukça yakın bir durumdaydı. Sonuçtan daha çok eyleme odaklanan Louis daha çok yap paradigması ekolündeyken, bilgiden daha çok yaptıklarına dayandığı dünyasında, bilginin fırsat olup, eyleme de mutlak dönüşmesi gerektiğine sadık bir şekilde inananlardandı.. O kadar ki paradigmasında üniversite kadar dahi bilseniz eğer uygun eylem içinde değilseniz, yok kıvamına yakın bir hal sizin için hep çok daha yakışık olandı.
geri
