Pas ve Kemik
Koca bir stadyumda, diyelim 50,000 insan arasına iki tane sahtekarı en uç noktalara koyun, çok yüksek ihtimal bu ikili belli zaman sonra birbirlerini bulacak ve yakınlaşacaklardır.. İşte bu misal birbirlerine benzer şekilde kendi iç dünyalarında ayrı ayrı ciddi kaoslar yaşarken tanışan ve sonrasında yaşadıkları talihsiz süreçlere rağmen birbirlerinden kopmayan iki insanın, gerçeğe olabildiğince yakın hikayesini anlatan güzel ve dokunaklı bir film olmuş “Pas ve Kemik (Rust and Bone)”.. Başarılı bir balina eğitmeni iken geçirdiği talihsiz kaza sonrası bacaklarını kaybeden genç bayanı oynayan Marion Cotillard bu rolde o denli başarılı ki seyrederken yüzünde gördüğünüz ifade ve mimikler sanki olay gerçekten başına gelmiş gibi hissettiriyor size.. Fiziksel engellilerin toplumda yaşadığı zorluklar klasik öykü konusu gibi görünse de film gerçekçi olmasının yanında ayrıca duygularınızı sömürmeyecek ayarda olması ile de bir o kadar dikkat çekici.. Filmi izlerken düşünmeden yapamadığım konu sanırım acının da eşiği olduğu yönünde, karşılaştığımız bazı yaralar ve kesikler bize ciddi acı verirken, bazı durumlarda koca kol veya bacağın gidişini o an hissetmemek sanırım böyle bir eşik.. İlginçtir her hafta kesilen tırnak ve saçımıza rağmen biz halen varsak, bacağı da kaybedince aslında tırnaktaki gibi biz yine aynı biz olarak devam ediyoruz yaşama, kısaca ben dediğimiz üst kimlikte ruh ve zihin dışındaki diğer bileşen olan bedenin alt parçalarını kaybetmek ben üst kimliğinin asla sonu olmamakta ama yine de başa gelince yaşanan ve zamanla alışılan yeni dönemin kişi psikolojisi üzerinde ciddi tahribat gücü olduğu da ayrı bir gerçek.. Normal bir insanı bacaksızmış gibi çekebilme tekniğinin nerelere geldiğini filmde görmek insanı gerçekten hayretlere düşürmekte, zaten bu imkanlar olmasa idi ya bu sahneler böyle detaylı olmayacaktı ya da gerçek engelli ama en az Cotillard kadar iyi oynayan birisini bulmak zorunda kalacaktı yönetmen, neyse ki artık o dönem tarih olmuş durumda.. Not :7
Benim için hem sürpriz hem üzücü oldu Aykut Kocaman’ın istifası.. Daha önce Denizli ve Daum’la iyi giden süreçlerin devamını getiremeyen Başkan Yıldırım aynı hatayı üçüncü kez yaparak tekrar sıfırdan başlama sürecine götürdü takımı.. Oysa Kocaman sevin, sevmeyin mücadeleci ve ayağa pasa dayalı futbol anlayışı, performansa göre hak edenin kadroya girdiği, verilere dayalı analitik yaklaşımı ile oturtmaya çalıştığı değişim sonucunda üstelik şike skandalı ertesine gelen kupalar ve Avrupa’da yarı final başarısı ile gelecek yıllar için yapılacak yeni hamlelerle takımı hiçte sürpriz olmayacak Avrupa şampiyonluğuna götürmeye adayken maalesef Başkanca yollar ayrılmış ve yeni bir aday sürecine gidilmiştir.. Yıldırım istikrar konusunda son kredisini de tüketmiştir, onun çabası bundan sonrasında ticarettir, egodur ama asla Avrupa’da şampiyonluk için sabırlı bir süreç değildir, bence bundan sonrasında artık o koltuğun sahibi çok geçmeden değişmelidir, adayım trübinlerinde adayıdır..
geri
