Yerçekimi (Gravity)
Gece- gündüz, pilin artı-eksi kutbu gibi hayatta her şey zıttı ile beraber çalışmakta.. Yerçekimi nasıl aşağı çekiyorsa, tersi yönde yukarı doğru götüren bir kuvvetin de varlığının olması muhakkak.. Nitekim daha önce benzer düşünenler olmuş ki insanoğlu bugün havada kalmayı başarabilmiş durumda, sağ olsun Wright kardeşler ve onların keşfi ile ortaya çıkan uçaklar.. Aslında “Yerçekimi (Gravity)” adlı film için türünün çok iyi örneği bir bilim kurgu filmi demek pek doğru olmayacak. Buna ilaveten dayandığı hikayenin basit, içerdiği diyalogların sınırlı ve üstelik ne derinleşen ne de geçmişi daha belirgin eden karakter tiplemelerinin de olmaması filmin diğer ciddi sırıtan tarafları.. Bunlara rağmen filmin hem bir çok dalda Oskara aday olması hem sonuna kadar zevkle izlenmesi diğer yandan filmde bazı şeylerinde çok iyi olduğuna ait diğer önemli göstergeler..
Sanırım 3D çekimleri dışında, izleyeni etkileyen en büyük etken filmin görsel efektlerdeki başarısı olmuş, sanki heykelciği almasına da en yakın alan burası gibi... Ayrıca diğer uzay filmlerinin aksine ilk defa bir filmin, izleyeni astronotların özel yaşamına ve uzayda neler yaptıklarının detayına götürmesi filmi diğer cazip kılan yanı olmuş. Sandra Bullock ablaya bu yılda kocaman bir alkış benden, yıllarca ciddi eleştirmiştim kendisini, bir aktris hep mi romantik komedi oynar diye, feleğin çemberinden geçen yıl Oskarı alarak geçse de sanırım yeterli bulmamış ki yine bambaşka ve ciddi çaba gösteren bir rolle yine iyi oynayarak ve beni yine mahcup ederek kariyer gelişimine bu filmle de başarı ile devam etmiş oldu. Diğer yardımcı oyuncuda izlediğimiz George Clooney ise ne yazık ki burada da kendisini hep görmeye alıştığımız türde, uzay kıyafetleri beden dilinde klasik ukala tavrına engel olunca, bu defa alaycı ve karşısındakini küçük gören sözlerle bu temposundan uzak kalmamakta , üstelik burada Ocean serisinden alışkın olduğumuz ve onlar sayesinde kendisini çektiğimiz mavra arkadaşları maalesef yanında yoklar, hal böyle olunca monologları gerçekten hiç çekilmeyecek kadar sinir bozucu bir durumda..
Bana en anlamsız gelen kısım bu kadar önemli bir araca Bullock’un rolündeki Dr. Stone gibi bu denli deneyimsiz ve psikolojik açıdan hazır olmayan birisinin liderlik yapmasına izin verilmesi, sonuçta bindiği bir uzay aracı boru değil.. Filmi seyredince bu ve buna benzer daha bir çok soruyu kendinize soracağınızdan eminim, zaten güzel ve lazım olanda budur, iyi ki vardır neden ve niçinler, birisi sebebi diğeri sonucu sorgularlar, başka türlü de aydınlanmak pek mümkün değildir. Benim uzayda başlarına gelenleri görünce kendime sorduğum, acaba uzayda olsa idim, düşünce ve davranışlarımın dünyadakine kıyasla ne yönde değişeceği yönünde oldu, cevabım az çok belli idi : Orda da olsam hiç fark etmeyecek, atacağım adımlar yine küçük, düşünce hürriyetim ise yine büyük olmaya aynı şekilde devam edecekti..
geri
