20 YIL
Arsene Wenger, geçtiğimiz hafta Arsenal menajeri olarak 20.yılını tamamladı. Dile kolay iki deste yıl… İngiliz futbol kültürü buna alışıktır aslında zira daha önce Sir Alex Ferguson’un 28 yıllık hükümranlığına tanıklık etmişlerdi.
Ama işin detaylarına baktığımızda Arsene Wenger’in döneminin Alex Ferguson’dan çok farklı boyutlarda geliştiğini görebiliriz. Kendisi de bir ekonomist olan Wenger, Monaco’yu Avrupa’nın en önemli kadrolarından biri yaptıktan sonra, o zamanlar pek esamesi okunmayan Uzakdoğu futbolunu yönetmeyi tercih etmiş ve Japonya’nın yolunu tutmuştu. 2002 yılında ev sahibi olduğu Dünya Kupası’nda bulunduğu gruptan çıkıp Türkiye’ye elenen Japonya Milli Takımı’nın temellerini Zico ile beraber atan Wenger, Avrupa’ya geri dönüşünü Arsenal ile yaptı.
O dönemde sıkıntıda olan ve yılda 3 hoca değişecek durumlara düşen Arsenal, çareyi bu futbol filozofu ekonomist adamda bulmuştu. 90’lı yılların başında Liverpool ile tutuştuğu rekabetin devamını getiremeyen Arsenal, futbol ekseninin Londra ve Liverpool’dan Manchester’a kaymasının akabinde rekabetten gerilere düşmüştü.
Wenger’in ilk günden beri mihenk taşı üretici bir politika oldu. Hep gençlere yatırım yapıldı, al-geliştir-sat mantığı ile ilerlendi. Bu oyuncuların bazıları altyapıdan geldi, bazıları Fransa’nın ücra köşelerinin yedek kulübelerinden ama hep takıma para kazandırdı. Ana hedef her zaman yılsonu bilançolarında artıyı görmek oldu. Bu sebepten çok eleştirildiler, zir futbolun ana amacından saparak endüstriye kaymasına ön ayak olduğu iddia edildi. Sonuç olarak taraftarlar yılsonu bilançosundan ziyade sahaya ve sonucuna bakarlar ve haklıdırlar. Özellikle 3 şampiyonluk kazandığı ilk 10 yıldan sonraki ikinci 10 yılda sürekli protestolara uğraması da bu nedenledir. Avrupa’da iki final kaybetmesi (2000-GS ve 2006-Barcelona) ve bir daha bu finallere yaklaşamaması, Manchester takımları ve Chelsea’nin gerisine düşmesi hep bu taraftar eleştirilerinin odak noktası oldu.
Sonuç olarak yirminci yıla gelindi ve Wenger hala başta… Rakiplerin hepsi menajer değiştire dursun, Wenger hala orada ve yönetim kurulunun tam güvenini almış durumda. Kendi emekli olmadıkça da gideceği yok. Anglo-sakson bakış açısının bizim gibi Akdeniz ülkelerine devşirilebileceği ile ilgili hayaller kurmayı ben yıllar önce bıraktım ama kıyısından köşesinden bir ders çıkarılabileceği ümidim ise hep var ve umut fakirin ekmeği maalesef.
Herkese sıhhat, akıl, spor ve huzur dolu bir hafta diliyorum.
geri
