BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK!
Toprağı bol olsun Harper Lee, ölümsüz eseri Bülbülü Öldürmek romanının, 1960 yılında ilk basıldığında bu kadar başarılı olacağını düşünmüyordu. Ona göre sıradan bir kitap gibi eleştirmenler tarafından kritik edilecek ve tarihin tozlu raflarında hayatına devam edecekti.
Sanılanın aksine, yazarın 89 yıllık hayatında yazdığı iki kitaptan biri oldu ve Pullitzer’den tutun Oscar’a kadar birçok ödül aldı. Lee, bu kitapta Amerika’nın güneyinde kendi çocukluğunda gözlemdiği nefret suçlarının insanoğlunun rasyonelliğini nasıl kullanılamaz hale getirdiğini anlattı.
Din, cins, etnisite, ten rengi gibi doğuştan bize hediye edilen ve asla seçim şansımız olmayan parametreler yüzünden insanların birbirini nasıl hor gördüğünü ve bunu mübah kılmak için uydurulan yalanlara inanmaya toplumun dünden razı olduğunu gösterdi. Kitabın ana karakteri olan 2 çocuğun hep söylediği bir söz var ki, aslında herşeyi özetliyor: Bülbülü öldürmek günahtır çünkü onlar insanlar için şarkı söyler. 1920’lerin Alabaması’ndan günümüz Türkiyesi’ne geldiğimizde hergün kaos, hergün gözyaşı, hergün cenaze ve hergün nefret söylemlerinin, rasyonelliği nasıl ortadan kaldırdığını görüyoruz.
İnsanların doğuştan seçmedikleri ve içine doğdukları parametreler sebebi ile kendisini diğerinden üstün görmesi ve ek haklar talep etmesi sebebi ile ülkemizde ve bölgemizde huzura muhtaç kaldık maalesef. İlginç bir tesadüf ki bizdeki olaylar da aynı Alabama gibi bizim ülkemizin de güneyinden doğarak tüm yurdu sarıyor. Hergün nefret suçlarının işlendiği bir coğrafyada, bizi 2 saatliğine de olsa bu dertlerden uzaklaştıracağını farz ettiğimiz futbolun, bizi daha beter kutuplaşmalara ittiğini hicap duyarak izliyoruz. İnsanların birbirinden nefret kaynağı haline gelen futbol bu amaçla bulunmadı ki İngilizler tarafından! Spor yapmak ve insanları eğlendirmek için bulundu ama ülkemizde geldiği duruma bak. Her biri tek tek her haa herhangi bir maçta yapılabilecek hataların aynı 90 dakikaya rastlaması sebebi ile kıyamet koptu.
Ülkede hakemliğin seviyesi bu kardeşim, sanma ki Cüneyt Çakır Türk hakemliğini temsil ediyor. Adam kendi başına çalışıp çabalamış ve bu hale gelmiş, hani ikinci aday? Yok... Bak adam bu akşam Arsenal-Barcelona maçını yönetecek ama diğer hakemlerimiz mahalle maçı seviyesinde… Kulüplere bakıyorsun, hepsi borç içinde, birilerinin sırtına binmiş, anlı şanlı büyüklerimiz kör topal ilerlemeye çalışıyor; Anadolu takımları ayrı bir dert, sırtlarını dayamışlar Ankara destekli yerel yönetimlere… Bu liste de böyle uzayıp gidiyor… Biz kendimizi tatmin etmek için yalanlar uydurup, sonra da bunlara inanıyoruz. Fakat unutmamamız gereken gerçek şu sıkıntılı günlerde, nefretin doruğa ulaştığı süreçte bizim de bülbülümüz futbol ve diğer spor dallarıdır ve onları öldürmek günahtır. Bülbülü öldürmeyin…
Herkese sıhhat, huzur, spor ve akıl dolu bir hafta diliyorum…
geri
