2019 TFF seçimleri arifesinde taraflar çok net bir şekilde kılıçlarını çekti. Sert bir mücadeleye sahne olacağı aşikar olan bu seçimlerin propaganda savaşının bu kadar erken başlayacağını açıkçası tahmin etmemiştik.

Cumhurbaşkanı'nın 'de facto' sportif sağ kolu Rıdvan Dilmen ile eşinin damadı Göksel Gümüşdağ arasındaki mücadele şimdiden kanlı geçecek izlenimi veriyor. Sarayın etrafındaki iktidar entrikaları buraya da yansıyacak mı bekleyip göreceğiz.

Çaykur Rize maçından sonra yaşanan kavga hadisesinin kendimce sebeplerini geçen hafta yazdım ama akabinde olanlar kanaatimce bizlere bu kadarına da artık pes dedirtecek kadar skandaldı. PFDK'dan bir gün önce açıklanan komik cezalar, hiç oynamayan ve alternatifi en bol olan iki adama bütün suçu yıkarcasına ceza yağdırmak diğerlerini geçiştirmek ve komik bir karar ile PFDK'ya topu atmak tamamen ipe un sermekti.

Toplumsal psikolojide 'mob psychology' dediğimiz grup psikolojisi bu hadisede vukuu bulmuştur. Bu tip durumlarda sadece kavgayı icra edenin değil hadiseyi provoke edenin, fitili yakanın da en az fiziki aktivite içinde olanlar kadar cezai müeyyide ile karşılaşması gerekir.

PFDK'nın verdiği cezalardan sonra olaya karışanların büyük çoğunluğu olaydan sadece 8 gün sonra haftasonu BJK'ye karşı oynadı. Bu ne kadar adil bunu herkesin düşünmesi gerekir.

Bütün bunlar olayın yeşil saha dahlindeki konular ama bir de işin ahlaki ve insani boyutu var. Gümüşdağ'ın olaya karışan futbolcuları Turkuvaz Medya Grubu'nun huzuruna çıkardığı buluşmayı izleyince düzenin ne kadar kokuşmuş ve yapmacık olduğunu, kukla tiyatrosunun hangi boyutlara ulaştığını görüyorsunuz. Kibirin ve hırsın insanı nasıl yiyip bitirdiğini, nispeten sempatik ve örnek alınası bir takımdan en nefret edilen takıma döndürdüğüne şahit oluyorsunuz.

Oradaki kameraman ve muhabir belli ki yukarıdan gelen 'helalleşme' komutuna uymuşlar, futbolcular başkanlarına yaranmak için tüm kibirleri ile oradalar. Aslında Rize'de yaptıklarının doğru olduğunu düşünüyorlar ama adet yerini bulsun diye gelmişler. Öyle olmasa 'kaptan' Emre çıkıp,  bu yaptığımızı herkes yapmaz, herkese örnek olsun, diye başlayıp devamında, ben olaya dahil değilim ama yine de özür dilerim, diye bitirmez. Ya da milli takım kalecisi Volkan gibi çıkıp, herkesten özür dileriz, umarım bundan sonra her iki taraf da dikkatli olur ve böyle şeyler yaşanmaz, diye ahkam kesmez. 

Merak ediyorum acaba o medya mensupları bir daha hangi konuda dikkatli olmalılar, keşke orada sorsalardı cesaret edip. Ne yapsın adamlar, bir daha Başakşehirli futbolcular adam döverken kafalarını mı çevirsinler? Ya da Emre'ye sormak lazım, bir daha aynı olay tekrarlansa yine aynı şekilde mi davranırlar kendisi ve karakterlerine kefil olduğu arkadaşları?

Nereden tutsanız elinizde kalan bir durum var ortada...

Başkan Gümüşdağ, işi yukarıdan ayarlamış, Albayrak ailesi ile arası iyi belli ki. Acaba damat dayanışması mı desek tam bilemiyoruz açıkçası ama Ankara'ya yakın medya grubunun bir numaralı yorumcusunun bu olay üzerinden savaş açması ve karşı tarafın buna cevap vermesi bizi farklı düşünmeye sevk etti. Acaba 2019 sonrasının güç paylaşımında yer almak isteyen eşraf ikiye bölündü ve herkes saf mı tutuyor sorusu kafaları kurcalıyor. 

Bu heyecanlı filme eğer daha yukarıdan birileri müdahale edip bu beyefendileri hizaya sokmaz ise daha çok aksiyonlu sahneler göreceğiz gibi duruyor hem de otuz iki kısım tekmili birden...

2019 Ulu Önder'in Samsun'a çıkarak Milli Mücadele'yi başlatmasının yüzüncü yılı olacak ama görünen o ki ülkeyi ve kurumları yönetenler kendi istikbal ve çıkarlarının mücadelesine şimdiden başlamışlar ve 2019'u bu sebepten iple çekiyorlar. Çünkü biliyorlar ki kaznırlarsa sefa, kaybederlerse eza olacak...

Bütün bunlar olurken ve hepimiz bu danışıklı döğüşe odaklanmışken Spor Bakanımız'ın Euro 2024 adaylığında Almanya'dan öndeyiz dediği esnada UEFA bir açıklama yaparak tarihinde ilk defa 2024 evsahibi seçiminde insan haklarına saygının da karar verme kriteri olacağını açıkladı. Bize de 'Eyy UEFA' demek düştü.

Herkese sıhhat, akıl, huzur ve spor dolu bir hafta dilerim.