Kartal Kalkar
Bundan tam 5 hafta önce yazdığım “Tokat Atsana” adlı yazıda, Türk antrenörlük sisteminin içinde bulunduğu doğu-batı paradoksunu anlatmıştım. Dışarıdan batılı mentalite gözükürken, içeriden nasıl şarklı zihniyet taşıdıklarını örneklerle anlatmıştık.
Haftasonu yaşananlara baktığımızda, yine bu karmaşanın hâkim olduğu bir karşılaşma izledik diyebiliriz.
Neden protesto edildiğini pek anlamadığım Emenike’nin tavrı karşısında İsmail Kartal’ın düştüğü durum, Diego-Bekir değişikliği sırasında yapılan mini konferans hep Kartal’ın kredisinden yiyen olaylar olmuştur.
Öncelikle bazı konulara açıklık getirmek gerekirse:
1-Kimse Emenike’yi zorla oynatmıyor, adamın ismini 11’e yazarsan, ne yapacak ben formsuzun oynamam mı diyecek? Oynatanlara kızacağınıza, sahada yetersiz kalan adama kızıyorsunuz. Karabük’te oynadığı günden beri enflatif bir değer gördüğünü düşündüğüm ve tipik bir West Bromwich, Stoke City tarzı oyuncu olmaktan öte gitme ihtimali olmayan birisi olarak gördüğüm bu adamın buralarda olması tamamen menajer başarısıdır.
Neden oynadığı ya da kimler tarafında oynatıldığı maç sonrası kulüp ikinci başkanının destek demecinden de anlaşılan Emenike’nin bileti kesildi ve satılacak ama değeri düşmesin diye destek beyanatları veriliyor. Tamamen “duygusal” düşünülüyor. Bakmayın siz alan boşalttı, hücuma destek verdi laflarına, o iş bitti…
Adamın oyundan çıkarken İsmail Kartal’ın düştüğü durum ise hocanın ağırlığını bence bitirdi. Oyuncusu çıkmasın diye peşinden koşan ona sarılıp oyuna sokmaya çalışan adam ancak yardımcı teknik direktör olur. Şu anda büyük teknik direktör diye adlandırdığınız tüm hocaların kariyerinin başlangıçlarına bakın, böyle sahneleri göremezsiniz. Oyuncular cesaret edemez, edenlerse bir daha forma yüzü göremez… Zaten öyle kokular vardı ama daha da netleşti, FB yönetimi bu yıl şampiyon olunursa, post-2001 söylemlerine başlayacak.
2-İsmail Kartal’ın oyuncu değişikliği konusunu Topal ve Emre ile tartışması ya da tartışıyormuş gibi bir görüntü vermesi daha büyük bir rezalettir. Antremanda bunlar konuşulur ama saha kenarında asla. Takımı yönetmesi amacı ile bordroya alınan bir insan, altında çalışanlara kriz anında ne yapacaklarını söyler, hadi bilemedin, çok demokrat bir kişisin tartışmak istiyorsun, onun da yeri devre arası soyunma odasıdır. Daha ötesinde işte böyle elaleme laf olursun. Takım başarısız gittiğinde, görün bakın ikinci bir Yanal krizi yaşanacak ve zaten takımı da biz yönetiyoruz diyen futbolcular kazanı kaldırıp getirip Samandıra’nın ortasına bırakacaklardır.
Bu olayların hepsi, doğru bir insan olduğunu düşündüğüm İsmail Kartal’ın hocalık kariyerinin tecrübe taşları olacaktır ve umarım kendisi de bunları bir daha kendisine yaptırmayacaktır.
Son yılların en heyecanlı yarışına dönüşen ligimizin son 9 haftasında iyi oynayan değil, daha az hata yapan kazanacak gibi duruyor…Kazasız belasız bitmesi dileğiyle….
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Roma taraftarları Avrupa Ligi’nde Fiorentina bozgunu sonrası takımı kale arkasına çağırıp hesap sordu. Başta De Rossi ve Totti olmak üzere efsaneler gitti, taraftarla konuştu ve özür dilediler.
Borussia Dortmund taraftarı da aynı şeyi yaptı ve Hummels ile Weidenfeller’den hesap sordular. Ve takım onun üzerine sonunculuktan yedinci sıraya çıktı.
Brugges maçında ne oldu? Bir gole uzatma olacakken başta kaleci olmak üzere herkesi protesto ettiler. Bunun hiçbir açıklaması olamaz. Desteğini ver, maç bittikten sonra takımı çağır ve konuş…
Konuşmayı, tartışmayı ve müzakereyi sevmeyen milletiz vesselam. Ancak söyleniriz, arkadan atıp tutarız.
Herkese sıhhat ve spor dolu bir hafta diliyorum…
Haftanın Olayı
Nou Camp’ta Barça işlemi tamamladı. Atletico da Real Madrid’e bir darbe vurursa ki, öyle gözüküyor; Ancelotti abbas…
geri
