Mayıs Sıkıntısı

Sanırım bu gidişle “Yalnız ve güzel ülkemin” kaderi olacak Mayısları sıkıntılı yaşamak. 

Kendi kısır kavga ve çekişmelerinin esiri ve kurbanı olmuş, bu toprakları yaşatmaya çalışırken bir ömür geldi de geçiyor, elde var sıfır diyeceğim ama dilim varmıyor.

Geçtiğimiz hafta yaşananlara geri dönüp baktığımızda gözükenler şunlar:

-Sadece kazalarda hatırlanan ve uzun vadede, maalesef, sadece düştüğü yeri yakan emekçilerin şartlarının fıtrattan ibaret olduğunu düşünen bir zihniyet ve bunun yıllardır hakim olduğu bir ülke…

-Başına gelen ve ihmalden olduğu aşikar facialara çözüm bulmayı, bir sonraki vuku bulduğunda hatırlayan bir toplum…

-Bir senedir alamadığı yabancı kararınını ne hikmetse milli yas günlerinde alıp, araya kaynatan bir Futbol Müdürlüğü…

-Ülkemize gelen turist sayısı yetmezmiş gibi, yedek kulübelerini de dış turizme açıp +3 ile şenlendirmeyi görev sayan bir yönetim anlayışı…(işin kötüsü bu turistler, esnafa para bırakmıyor, aksine esnafın parasını yiyor!!!)

-Ülkenin matem ve yoğun gündeminden faydalanıp, FB’ye toplam 3. maç seyircisiz cezasını verip ilk 2 ay seyirci görmesini engelleyen ama bunu da tam uygulayamayıp çark eden bir disiplin kurulu…

-Samsunspor’un final maçına seyirci ile çıkmasını engelleyip, aynı durumdaki FB’nin GS ile oynayacağı Süper Kupa maçını es geçen ve cezasını yeni sezonda başlatan “Tüpçü” zihniyeti…

-Soma’ya yardım için 75,000 kişilik stadyumda oynatmak yerine, içinde bulunduğu ortamdan dolayı gaza gelerek, Süper Kupa finalini 20,000 kişilik Manisa Stadı’nde oynatma kararı alarak ekonomiden zerre kadar anlamadığını beyan edip kendini ele veren bir yönetim kurulu…

-2016 Avrupa Şampiyonası Grup elemelerinden birini oynatmak varken, iddiasız ve prestij maçı olmaktan öteye gitmeyen bir Süper Kupa maçını oynatmaya ses çıkarmayan bir futbol dünyası…

Bunları gördükten sonra nedense hiç şaşırmadığım bir gerçek varsa o da son 8 yıldır olduğu gibi, her mayıs ayını, Türk milli takımının gazozuna maçları ile geçiriyor olduğumuzdur.  Maşallah, Dünyalı meslektaşları her mayıs ve devamında haziran ayında bir turnuva oynarken, uğruna Dünyalılara Kapıkule’yi kapattığımız bizim yerliler haziran aylarında Çeşme’de kumsallarda futbol oynamaktan öteye gidemiyor.

Adamların aynı şehrinden iki takım Mayıs ayında evlerine 600 km mesafede Avrupa’nın en büyüğü olmak için oynuyor ve çıt çıkmadan maç bitiyor, bizde ise, aynı şehirlerin takımları, mayıs geldiğinde birbirlerinin arkasından masabaşında oynuyor, bu da yetmezmiş gibi kıyametin babası kopuyor…

Bir Allah’ın kulu da bu İspanyollar bir gecede mi bu duruma geldi, gidip araştıralım, kendi bünyemize adapte edelim demiyor. Zannedersin İspanya başka gezegenden gelmiş bir ülke, bilmesek, gidip görmesek inanacağız da, adamlar da senin benim gibi Emevi görmüş Akdeniz çocuğu…

Ne diyelim klasik bir söz ile bitirelim:

“Önümüzdeki mayıslara bakıyoruz”

Herkese sıhhat, akıl ve spor dolu bir hafta diliyorum…

 HAFTANIN OLAYI

-32 sene sonra ülkemize Altın Palmiye’yi diken NBC’nin başarısı

-La Liga’da finishi müthiş gören ama Lisbon’da yıkılmasına rağmen tarih yazan “çocuğumuz” AT

-Yazmaya elimin gitmediği ama yüreğimizden birşeyler alıp götüren Soma Linyit diyarı… O kadar çok kazdılar ki  cennete düştüler… Nur içinde yatsınlar…



geri
Bu gönderiyi paylaş:

Kategoriye ait diğer yazılar